“KEDİRO..(Kendisine ‘Aşık Kadir, derdi.)
Emekli Öğretmen Nevzat Arifoğlu anlatımı ile Rahmetli Kediray
“Şavşat-Yağlı Köyü’nden.. (Eski adı ‘Zakiyet olan köy, şirin bir Gürcü köyüdür.) Kadir IŞIK, yörede yaygın olarak ‘Kediro’ adı ile bilinir.
Kediro’yu ilk tanıdığımda çocuktum. Köyümüze gelir, 1940’lı yıllarda Yağlı Köyü’nden bizim köye, ( Dutlu-Cariskev) gelin olmuş akrabaları, İsminaz Abla ile Şekernaz Abla’ya misafir olurdu… Kendi halinde, güler yüzlü, hoş sohbet, arada flüt (Kendisi bu enstrümana ‘kaval’ derdi) çalarak türkü söyleyen bu şen-şakrak adamı, büyükten küçüğe hepimiz severdik. Mesela ben ‘Çift jandarma geliyor’ olarak bildiğimiz Vaket türküsünü ve ‘Vaket’ (Vaket, Yağlı Köyü’nün doğa harikası mezrası) adını ilk kez Kediro’dan duymuştum;
ӂift jandarma geliyor,
Kaymakam konağından,
Al jandarma vur beni,
O yarin sebebinden.
Cepi dolu paketi,
Geyma yeşil çaketi,
Yar Allah’ın sevarsan,
Gel dolanak Vaket’i”
Bildiğim kadarı ile Kediro, askerliğini ‘İnzibat eri’ olarak yapmış, hiç evlenmemiştir. Askerliği bitirip köye döndükten bir süre sonra, nedendir bilinmez; kendini vurdumduymazlığa terk eder. Yaşanan hayatla dalga geçmeye başlar. İnsanların mal, mülk, kariyer edinme hırslarına zıt olarak o, hayatı, malı-mülkü önemsemez. Ailesi ile birlikte çalışmayı, reddeder. Bu zihniyetle dalga geçer. Bilinçli mi, bilinçsiz mi bilinmez, üzerine vardıkça, kendini iyice saflığa vurur…Tembellik yapması, çalışmaması, hep hazır yeme eğiliminde olması, doğal olarak ailesinin tepkisini çeker. Böyle durumda Kediro’ da kendini dışarı atar. Çevre köyleri dolaşmaya başlar. Nerde akşam, orada sabahtır artık onun için. Her gittiği köyde genelde akrabalarına konuk olur; Ne ikram edilirse yer, ne verirlerse onu giyerdi.(Fotoğrafta 4-5 eski ceketi üst üste giyinik görülmektedir) Çalışmayı hiç sevmezdi. Öyle ki, gittiği köyün bir ailesinde uzun süre kaldığında ev sahibi, onu kırmadan göndermenin çaresini ”Gel biraz tarlada yardımcı ol çapa yapalım.” benzeri çalışma teklifleri yapmada arardı. Kediro ise, ”Ben çalışmak istesem, evimde kalır, çalışırım. Çalışmadan misafir edecekseniz sözüm yok, yoksa çeker giderim” şeklinde tehdit eder, bir çuvalda olan eşyalarını sırtına yükler, yola düşerdi. (Kısa süre sonra tekrar gelmek üzere, elbette)
Fotoğraf, köyümüzün Cami Mahallesinde, (Dutlu-Sürevan) Ahmet Bilgin’in, yanan eski evi yanında 1976 yılında çekilmiştir. Hatırladığım kadarıyla; bana sitemkar bir şekilde ”Seni hep fotoğraf makinesi ile görüyorum. Beni hiç çekmedin. Sana kırgınım,” demişti. Bu sitem üzerine, jupitel marka makinemi otomatik çekime ayarladıktan sonra, yüksekçe bir taşın üstüne koyup, sevgili Kediro’muzla objektifin karşısına geçmiştim. Bir ay sonra da fotoğrafın birini ona vermiştim. Çok sevinmişti. Hatta bir aralar rahmetli anneme ”Oğlun bana değer veriyormuş, beni seviyormuş” diyerek memnuniyetini ifade etmiş, bana selam göndermişti…
Unutmadan, köy gezmelerine gidince,
söylediği bazı türkülerde, o köyün güzel kızlarının adı geçerdi, çoğu zaman. Köylülerde, türküde adları geçen kızlarda onu gülerek dinler, hiçbir zaman kalbini kırmaz, olumsuz tepki vermezlerdi…
Yaz aylarında zamanının çoğunu, köyün türkülere konu olmuş güzel mezrası ‘Vaket’ te geçiren Kediro, öğrendiğim kadarı ile; 1985 yılında, Gebze’ de karşıdan karşıya geçerken, araç çarpması sonucu hayatını kayıp etmişti.
Geceden, gündüzden, kardan, tipiden, yağmurdan, dışarıda açıkta kalmaktan, yabanilerden etkilenmeyen, köpeklerin bile dokunmadığı, bizlerinse çözmekte, anlamakta güçlük çektiğimiz bu farklı insanı, bu mücizevi insanı saygı ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun!.. “